škodaturkey.com
Biz bir aileyiz...

Herşey Bitti Sıra İtlere Geldi

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SUMA:)

  • Seyirci
  • Kahraman Üye
  • *****
    • İleti: 600
    • Profili Görüntüle


Ruhat Mengi

İnsansan sevgi gör, hayvansan eziyet!
 
Şu sıralarda Yeniasır gazetesi köşe yazarı Özgün Öztürk’ün “Herşey Bitti, Sıra İtlere Geldi” isimli kitabını okuyorum. İnsanların hayvanlara yaptığı kötülükleri, onlara en vahşi en acımasız saldırıların nasıl cezasız kaldığını o kadar güzel bir üslupla, örneklerle ve hiçbir detayı atlamadan anlatmış ki önce kendisini bu nedenle kutluyorum, sonra da olağanüstü güzellikteki anlatımı ve yazı üslubu nedeniyle.
 
Yeniasır’cılar kızmasınlar ama ben bir gazetenin genel yayın yönetmeni olsaydım, hemen Özgün Öztürk’e parlak bir teklif yapmak için harekete geçerdim, o kadar zeki ve etkileyici buldum yani.. Kitabın birçok bölümünü; örneğin “Tanrı Rolü”nü, “Ben ve Sen”i.. Birincide arabadayken önüne çıkan üç aylık ama uyuz bir köpek yavrusunu kısa sürede nasıl kurtardıklarını ama sonunda bu yavrucuğun başına gelen talihsiz olayı anlatıyor. İkinciyi okuyalım, birebir benim duygularımdır onu da söyleyeyim.
 
‘BEN VE SEN’
 
“Ben insan doğmuşum, sen hayvan. Bana insan demişler, sana hayvan.
 
Ben bir evde doğmuşum anne ve babamın olduğu. Sen bir sokakta doğmuşsun, anne ve babalarının(!) olduğu. Benim babam anneme sormuş ‘BEBEK YAPALIM MI’ diye. Senin babaların sormamış annene ‘BEBEK YAPALIM MI’ diye.
 
Beni tüm aile karşılamış davul zurnayla. Sana ise sadece annen sahip çıkmış, tek başına sokakta. Benim bir kimliğim olmuş, bir vatanım. Senin ne kimliğin olmuş, ne de hakkın.
 
Ben insanım diye hep sevgi görmüşüm, sen hayvansın diye hep eziyet. Ben sıcak evlerde yaşamışım, sen hep soğuk sokaklarda .
 
Ben ve sen...
 
İkimize de kimse sormamış ‘doğmak ister misin’ diye. İkimiz de seçmemişiz bu dünyaya doğmayı. Ama ikimiz de yaşamak zorunda bırakılmışız bize verilen hayatları. Ben sana yapılanları görerek, bilerek. Sen sana yapılanlara ses edemeyerek. Ben senin için kavga ederek. Sen kendin için hiçbir şey yapamayarak...
 
Ben ve sen... Seni kalbime sokabilsem, orada saklasam?
 
Dokunamasalar sana, canını yakamasalar?”
 
ÇOCUKLARINIZA OKUTUN
 
Bu kitabı lütfen çocuklarınıza okutun, zavallı sokak hayvanlarının doğdukları andan başlayarak çektiklerini ve onları “iyi kalpli hayvanseverler”den başka kimsenin kurtaramayacağını öğrensinler, hayvan hakları konusunda bilinçlensinler.
 
SIRA İTLERE HİÇ GELİR Mİ?
 
Aynı kitapta Öztürk, hayvanseverlerin “hayvansevmezler” tarafından sık sık karşılaştığı “Her sorun bitti de sıra hayvanlara mı geldi” şeklindeki anlamsız tepkiyi çok güzel anlatmış. “Bu soruya bakacak olursak sıra hiçbir zaman hayvanlara gelmez çünkü diğer sorunlar hiçbitmez” diyor. Ne kadar haklı!
 
----
STAR KIBRIS

Sıra İtlere Geldi
 
Nupelda KARABUĞDAY
 
Türkiye hayvan hakları aktivistlerinden olan Yaşam Hakkına Saygı Derneği(YHS) Kurucusu Özgün Öztürk, 2. kitabıyla farkındalık yaratmaya devam ediyor. 2007 yılında Türkiye’de başlatılan “bir kap su bir kap mama” projesinin öncülüğünde bulunan Özgün Öztürk’ü Türkiye medyası bültenlerine “2009 Şubat ayında, kar altındaki ağaçlara kuşlar için ekmek asarken” yansıtmıştı . İkinci kitabı hakkında gazetemizin sorularını yanıtlayan YHS Kurucusu Özgün Öztürk, “Her şey Bitti Sıra İtlere Geldi” ile birlikte hayvanların yaşam hakkına dikkati çekmeyi hedefliyor. İşte Öztürk’le röportajımızın ana hatları;
 
-Sizi kitabın ismini 'Herşey Bitti Sıra İtlere Geldi?' koymaya iten etken nedir?
“Bu bir haykırış aslında. Aktif hayvan korumacı arkadaşlarıma yabancı gelmediğine eminim. O kadar çok duyduğumuz bir cümle kalıbıdır ki bu; “Herşey bitti de sıra itlere mi geldi? Bunca aç insan varken hayvanlarla uğraşmak neden? Sen önce git, sokak çocuklarına yardım et!”. Bu kitap kendi adıma biraz da olsa tüm bunlara yanıt veriyor aslında. Sıra kimde gerçekten? “Acı çekmeme” hakkı söz konusuyken sıralama yapmak nerede başlar, nerede biter? Sıralama gerçekten etik midir? O zaman dünyanın sonu gelene kadar sıra bizden başka canlılara gelecek midir? Tüm bunların konuşulduğu bir kitap.”
 
-Hayvanların haklarının yeterince korunmaması düşüncesi sizi bu kitabı yazmaya teşvik etmiş olabilir mi?
“Yeterince korunamaması demeyelim de yasalar aracılığıyla yeterince korunmasına imkan verilmemesi diyelim. Ayrıca toplumdaki önyargı diyelim. Farkındalık yaratma gayreti diyelim.”
 
-Kitabın asıl hedef kitlesi kimler?
“Yüreğinde sevgi ve merhamet olan tüm insanlar! Sadece hayvan koruyanlar ya da sevenler değil. Hatta inşallah sevmeyenler daha çok okurlar da biraz farkına varırlar. Elbette hayvan korumacıların hep elinin altında, bir nevi başucu kitabı olmasını istedim. Diğer yandan bu yolun hiç yolcusu olmamış ama yüreğinde merhamet olan insanların farkındalık kitabı olmasını da. Kitabımın önsözünden bir bölümle yanıtlarsam kendimi daha doğru ifade etmiş olacağım:
 
Hayvan seversiniz ya da sevmezsiniz,
En çok siz seversiniz, otuz tanesine bakarsınız,
Ya da sıradan(!) bir fanisiniz, hiç hayvan beslemezsiniz,
Bu kitap sizin için,
Bu kitap bizim için,
Bu kitap kendinden aciz olana sahip çıkanlar için,
Bu kitap tüm canlıların acı çekmeme hakkını savunanlar için,
Bu kitap insan olmak için…”
 
-----
 
-Hayvan sevgisi çocukluğunuzdan gelen bir şey mi? Çocukken de hayvanlarla bu kadar iç içe mi yaşıyordunuz?
“Çocukken evde hayvan beslememe izin yoktu. Sokaktakilerle bu sevgimi mümkün olduğunca tatmin ediyordum. Taaa ki üniversiteden mezun olana kadar, komik bir tesadüf ama 18 yaşımı doldurana kadar yani söz hakkım olana kadar eve hayvan getiremedim. O zaman getirdiğim hayvan ise köpekti.”
 
 
-Çocukluğu hayvanların içinde geçen biri olarak, ailelerin, “hayvanların çocuklarına zarar vereceği” düşüncesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Yapılan araştırmalar gösteriyor ki çocukluğunda sevgi dolu bir ailede büyüyen bireyler eğer evde bir de evcil hayvanları varsa empatiyi öğreniyorlar, başka bir canlının sorumluluğunu alarak yetişiyorlar. Bu da ileriki yaşlarda en ufak bir yüz kızartıcı suç dahi işlememelerine sebep oluyor.”
 
-Ve son olarak şu anda Türkiye’de ve KKTC’de hayvan hakları yasalarının ihlal edildiğini düşünüyor musunuz? Değişmesini düşündüğünüz bir yasa var mı? Neden?
“5199 sayılı kanundaki en büyük sorun hayvana şiddet, tecavüz, öldürme gibi eylemleri “SUÇ” olarak değil de “KABAHAT” olarak değerlendirilmesidir. Cezalar Kabahatlar Kanunu kapsamında verilmektedir. Halbu ki tüm dünyada hayvana karşı işlenen suçlar “suç”tur, kabahat değil. Hayvan hakları ihlallerinin cezalandırılması para cezası şeklinde olmamalıdır. Para cezasının hiçbir yaptırımı yoktur. Bu nedenle 5199 sayılı yasanın cezalarının hapis cezası olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Mutlu olduğumuz önemli gelişmelerden biri artık birçok milletvekilimizin de bu konuda biz hayvan korumacılar kadar duyarlı olmasıdır. Bunlardan en önemlilerinden biri de geçtiğimiz yıl CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek tarafından Yaşam Hakkına Saygı Derneği’nin topladığı imzalar referans gösterilerek hayvanlara uygulanan şiddetin cezalarının ağırlaştırılması için meclise soru önergesi verilmesidir.”
 
 
‘Zeynep’in Dikenli Bebekleri’
Özgün Öztürk ayrıca geçen yıl çıkarttığı “Zeynep’in Dikenli Bebekleri” adlı hikaye kitabında çocuklara hayvan sevgisini anlatıyordu. Bu amaçla Türkiye’de Mardin’in Nusaybin ilçesindeki okullara gidip, minik okuyucularına kitabını dağıtmıştı.