Bende şahsi fikirlerimi ve tecrübelerimi paylaşmak istiyorum.
Öncelikle Türkiye'deki yakıtın yeterince kaliteli olduğunu düşünüyorum. Olmasa bile araç motorları bunu tolere edebiliyor. Çünkü 2 yıl doğuda sınır noktasında çalıştım. İstasyonlardaki pompa mazotu bile kaçaktı ama yılda 120K km yapan ambulansları motor indirmeden 2,5-3 yıl kullanıyorduk. 180bin km deki aracımı sürekli kaçak benzinle kullandım, bakımda benzin filtresinin tortu ile dolu olması dışında sorun olmadı. Çünkü benzini litre ile değil büyük teneke ile alıp huni ile depoya dolduruyprduk
Mesela bulunduğum ildeki servis opetten yakıt almayın diyor. Markalar arasındaki en temel farkı Eurodizel diye satılan ürünlere eklenen katkılar oluşturuyor. Kaç defa ısrar ettim, bilindik istasyonlar Eurodizel olmayan mazotu araca koymak istemiyor. Abi o kırsal motorin araca zarar verir, biz risk almayız diyorlar. Aslında kırsal dedikleri motorin AB standartlarını karşılayan katkısız saf yakıt. Geçen ay denetimin neredeyse hiç olmadığı kaçak mazot satma potansiyeli yüksek olan bir TP istasyonundan mazot aldım, sık sık rejenerasyona giren araç birden normale döndü. Dün ise Shellden depoyu doldurup 120 km ortalama sürat ile 800km yol yaptım. Araç bu hızlarda giderken bile 2 defa rejenerasyona girdi.
Ülkemiz Avrupaya göre daha tozlu bir iklim ve çevreye sahip. Bu durum hava filtresinin tıkanıp aracın çok yakmasına ve özellikle klima açıkken çekiş düşüklüğüne neden oluyor. Fakat bu olayı orjinal fitre kullanımında hiç yaşamadım, sanayide bakım yaptırıp yan sanayi filtre takıldığında eski araçlarımda 8-10bin kmde filtreyi değiştirme gereği duyuyordum.
Garanti ve bakım meselesine gelince bu devletin sermaye ve son tüketici ilişkisini kimin lehine değerlendirdiğine bağlı. Türkiye'de 2006 yılında çıkan yasa ile TSE 12047 belgesine sahip özel bir serviste yaptıracağınız bakım garantinizi bozmaz. Ancak gelin siz bunu servise anlatın veya kabul etmediklerinde ömrünüz yeterse hakkınızı aramaya çalışın.