Bilgisayar taşımaya cidden gerek var mı? M. SERDAR
KUZULOĞLUSanal Alem15/03/2010
serdar@kuzuloglu.com2003’te yarattığımız dijital veri miktarı 5 eksabayttı. Bu dönemin popüler cinsinden söyleyecek olursak 5 milyar 368 milyon 709 bin 120 gigabayt dijital ciro demek oluyor. Bugünse; yani sadece 7 sene sonra bu hacimdeki veriyi sadece 2 günde üretiyoruz.Bu inanılmaz ivmede bilgisayar ve cep telefonu kullanımındaki artışın ve bu cihazlardan beslenen web hizmetlerinin popülerleşmesinin payını tahmin etmek zor değil. Yine de oranlar dehşet verici.
Popüler web sitelerinin neredeyse hepsine kullanıcılar ağırlıklı olarak bilgisayardan değil cep telefonlarından erişiyor. Sebeplerini telefonun her an yanımızda oluşu, bağlantının daha kolay olması, işverenin, okulun ya da anne-babanın kısıtlama ve takibinden uzak oluşu; en önemlisi de bulunduğumuz
birçok ortamda en kolay seçeneğin cep telefonu olması şeklinde sıralayabiliriz.
İstatistiklere göre toplam internet bağlantılarının yarısı cep telefonlarından gerçekleştiriliyor. Hatta Japonya, Kore gibi bazı ülkelerde cep telefonu bilgisayardan da öncelikli erişim cihazı. Yaygınlaşma hızı bilgisayarın 8 katı. Birçok ülkede sahiplik oranı yüzde 100’ün üstünde. Yani herkesin en az bir, bazılarınınsa birden fazla cep telefonu var.
Şu an kişisel bilgisayarlardan daha fazla sayıda ‘akıllı cep telefonu’ çalışıyor. Aslında bu cihazları telefondan öte boyutları mümkün olduğu kadar küçültülmüş bilgisayarlar olarak değerlendirmek daha doğru. İçlerindeki işlemciler 1GHz hıza ulaştı. Yeni serilerin hızı çift çekirdek desteğiyle 1,5GHz.
Oysa 1GHz hız limiti masaüstü bilgisayarların bile ancak 2000 yılında ulaştığı bir seviyeydi. Daha da ilginci halen satılmakta orta düzey birçok dizüstü bilgisayarın işlemci hızı buna yakın. Demek ki akıllı cep telefonlarımızın işlem kapasitesi neredeyse dizüstü bilgisayarlara erişti. Depolama kapasitesindeyse tırnağımızdan da küçük MicroSD kartlarda 32GB boyutunda bilgiyi telefonumuza sığdırabiliyoruz.
Bu seride GPS, pusula, yüksek hızlı kablosuz internet erişimi, eksiksiz web sayfası görüntüleyici, ses tanıma, hareket sensörleri, dokunmatik ve yüksek çözünürlüklü ekranlar standartlaştı gibi.
O zaman hâlâ bir bilgisayar taşımaya gerek var mı?
Bilişim sektörü tereddütte kalan bu kullanıcı grubu için ‘netbook’ adlı bir kategori yarattı. Türkiye’de de en çok
satan ürün gamı konumunda. Küçük ekranlı, düşük kapasiteli, nispeten hafif ve emsallerine oranla hayli ucuz netbooklar internette e-postalara bakıp Facebook sayfasını güncellemek isteyen genel internet kullanıcı grubuyla basit ofis uygulamalarını çalıştırıp her yerde işe bağlı kalabilmeyi isteyen beyaz yakalıların kurtarıcısı oldu.
Apple Başkanı Steve Jobs’a göreyse netbooklar ‘hiçbir şeyden daha iyi olmayan, ihtiyaç duymadığımız; tek özelliği ucuzluğu olan dizüstü bilgisayarlar’. Haklı olabilir. Ama antitezi bu cümleyi kurarken tanıttığı iPad tablet midir, tartışılır.
Sürekli internete erişebilir olmak artık kimsenin reddetmediği bir ihtiyaç. Zira kampanya çekiliş sonuçlarından fatura yatırmaya kadar sınırı olmayan sayıda şey için en ucuz, hızlı, zamandan ve mekandan bağımsız tek seçenek, internet. Eğlence, iletişim ve bilgilenme katmanlarında kimsenin şüphesi yok. Ama ona erişimin neyle olacağı konusu kanlı bir kavga.
Örneğin ilk yıllarında insanlar cep telefonlarını fiyat ve şekline göre seçerdi. Sonra menü ve oyunlar tercih kriteri oldu. Ardından fotoğraf çekebilme yetenekleri belirleyiciliği üstlendi. Fonksiyon yarışının sonunda bugün gelinen noktaysa uygulama zenginliği. Artık cep telefonu seçimindeki kilit nokta içine yüklenebilen uygulama sayısı. Bu konudaki lider şu an iPhone AppStore ile Apple. Onu da Android ile Google izliyor.
Şimdi sorumuza dönelim: yanımızda bilgisayar taşımaya cidden gerek var mı?
Google Başkan Yardımcısı John Herlihy’ye göre 3 sene içinde masaüstü bilgisayarlar tamamen anlamını yitirecek. Aslında bu iddia sadece Herlihy’nin değil, firmanın İcra Kurulu Başkanı Eric Schmidt’in de aralarında olduğu geniş bir yönetici grubunun vizyonu. Bu yüzden Google bütün ağırlığını mobil uygulama ve hizmetlere çevirmiş durumda.
Elbette yeni nesil kullanıcının beklentileri de önemli. Örneğin sadece popüler web sitelerine ve e-postalarına erişebilir olmak bile yüz milyonlarca kullanıcı için yetip artıyor. Bugünün kullanıcısının internetteki her 1 saatinin 10 dakikası Facebook ve türevi sosyal ağlarda geçtiğini unutmayalım.
Mahkûmlar bile firar eder etmez ilk iş Facebook sayfasını güncelliyor. Kaybolanlar, mahsur kalanlar Twitter mesajlarıyla yardım çağırıyor (ve kurtuluyor).
Yazının başında verdiğim günlük dijital veri miktarını hatırlayan var mı? (işte yeni nesil bir dert daha: Fazla bilgi, kısa ömürlü bellek) Unuttuğunuz iyi olmuş çünkü sadece 4 yıl sonra günlük üretim miktarımız 664 eksabayt olacak. Unutmazsanız neye denk geliyor hesaplayın. Ve düşünün bakalım o gün benim yazılarımı hangi cihazdan okuyor olacaksınız?