škodaturkey.com
Biz bir aileyiz...

Trafik Düzeni Roma' nın Mirası

Ziyaretçi · 1 · 2151

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ugur A.

  • Ziyaretçi
Trafik Düzeni Roma' nın Mirası




Tarihte ilk trafik düzenlemeleri Romalılar tarafından yapılmıştır.  Büyük şehirlerdeki yoğunluğu azaltmak için daha o zamandan tek yönlü  yollar, kaldırımlar, yaya geçitleri, park sokakları, özel araç  sürücülerine belli saatlerde ve belli yollarda araba kullanma yasakları  gibi önlemler alıyorlardı. Bütün bunlar olurken ikinci yüzyılda Roma’nın  şehir olarak değil, ülke olarak nüfusu 1.3 milyon! Düzene ve etkinliğe  önem veren Romalılar, Avrupa’nın bugün hala bölüm bölüm kullanılan ilk  yol ağını inşa etmişlerdi. O dönemde amaç, sürekli genişleyen bir  imparatorluğun ordusunun sevkini kolaylaştırmak, eyaletler arasındaki  ulaşımı ve ticari ilişkileri geliştirmekti.
Önemlerine göre sınıflandırılan bu iletişim yollarına şehirlerarası  mesafelerin belirtildiği kilometre taşları yerleştirilmişti. Bir başka  yenilik de, yollara taş döşenmesi ve iki tekerlek arası mesafenin bir  standarda bağlanmış olmasıdır. Bu mesafe yanyana iki atın genişliğine  eşitti. Fransa, İngiltere ve hatta ABD’deki tren rayları arasındaki  mesafe de Romalılar’ın ortaya koyduğu bu standardın bir kalıntısıdır.  İmparatorluğun gerilemesi, yollardaki gelişmeyi de sekteye uğratmıştı.  Yüzıllar boyunca bu yollar, Romalılar’dan kalan haliyle kullanılmaya  devam edildi. Oysa fuar şehirlerinin ortaya çıkması ve dini yer  ziyaretlerinin canlanmasıyla trafik gitgide önem kazanıyordu. Ama  Fransa’da yeni bir yol ağının inşa edilmesi ve özel bir yol idaresi ile  yol ve köprü mühendisliği okulunun kurulması, ancak 18. yüzyılda  gerçekleşecekti. Merkeziyetçiliğin de etkisiyle bütün ana yollar Paris’e  bağlandı. O zamanlar Paris sokakları, dönemin bütün diğer büyük Avrupa  kentlerinde olduğu gibi, genellikle kaplamadan yoksun, dar, loş, pis ve  kalabalık birer labirenti andırıyordu. Bu durum, Baron Haussmann’ın bir  sonraki yüzyılda kentin surların içinde kalan kısmını yeniden çizmesine  kadar devam etti. Baron Haussmann yeni ana arterler açtı, Seine Nehri  üzerine yeni köprüler inşa etti ve kente kaldırımlar döşetti. Askeri  birliklerin hareketlerini kolaşlaştırmak için yapılan bu kaldırımlar,  bilmeden, otomobilin gelişiyle doğacak ihtiyaçların cevabını  hazırlıyordu. Bu sayede otomobil, o döneme göre mükemmel bir yol ağına  sahip olan Fransa’da gelişebildi. ABD’de ise yolla, kitlesel araç  üretiminin gelişmesinin zorunlu bir sonucu olarak inşa edildi. Ford T  Model, bunun en somut örneğiydi. Büyük tekerlekler üzerine oturtulmuş  yüksek kaportasıyla ‘dünyayı değiştiren araç”, belli ki kaplamasız  yollar için tasarlanmıştı. O dönem Amerika’sında hala ilk yerleşimci  kafilelerin açtığı toprak yollar kullanılıyordu.


 
 

Düzen ve güvenlik

Uzun zamandan beri kurallara bağlanmış olsa da at arabaları doğal bir  olguydu. Oysa mekanik araçlar, bir taraftan hızıyla korku saçıyordu.  Ulaştıkları hızı herkesin çılgınlık diye nitelediği trenler de vardı ama  hiç olmazsa kendilerine ayrılmış bir yoldan gidiyorlardı. Oysa  otomobillerortalığı toza dumana katarak tehlikeyi her yere taşıyorlardı.  Kiminin ilerleme, kimininse kurulu düzene başkaldırı olarak gördüğü  otomobillerhemen denetim altına alındı. Fransa’da otomobil, 30 Mayıs  1851′de çıkarılan ve bütün tekerlekli araçların seyrini düzenleyen  yasanın kapsamına girdi.
Daha başından teknolojinin gerisinde kalan hukuk, zamanla gerçekliğe  uyarlandı. 1870′te ilk buharlı araçların şoförleri için trafiğe çıkmadan  önce valilikleri güzergah bildiriminde bulunarak izin alma zorunluluğu  getirildi. Bu düzenleme 1899′da tüm ülkede yaygınlaştırıldı.  1893′teParisli sürücülere getirilen ve günümüz ehliyetlerinin atası olan  sürüş sertifikası alma zorunluluğu 1899′da tüm ülkede uygulanır hale  geldi. Yine 1893′te ilk hız sınırlamaları getirildi. 1903′te araçların  ve kazaların artması sonucunda bir trafik yönetmeliğinin oluşturulması  için özel bir komisyon kuruldu. Ama ilk trafik yasasının çıkması için  Aralık 1922′ye kadar beklemek gerekti.


 


Otomobil olgusunun ortaya çıkmasına verilen tepkiler ve alınan yasal  önlemler ülkeden ülkeye değişir. Örneğin at meraklısı İngilizler, bu  atsız arabaları pek hoş karşılamadılar. Zaten 19. yüzyılın başlarında da  buharlı yolcu arabalarına sert tepki göstermişlerdi. İngiltere 1861′de  çıkardığı Locomotive Act ile 1865′te çıkardığı ve araçların önünde 60  yard (56 m) mesafede elinde kırmızı bayrak sallayarak yürüyen birisi  olmadan trafiğe çıkmalarına yasaklayan Red Flag Act ile, otomobil  gelişimini 1866 yılına kadar yasal yoldan “frenledi”. En iyi niyetle can  sıkıcı olarak niteleyebileceğimiz bu yasaların 1896 yılında  kaldırılması bütün Britanya sürücüleri tarafından memnuniyetle  karşılandı. Red Flag Act yasasının kaldırılmasıyla İngiliz sürücüleri  trafiğe bayrak sallayan birisi yürümeden çıkabildiler. Bu ‘kurtuluş  günü’, her yıl Brighton-Londra arasında düzenlenen ve sadece ‘hain  yasanın’ kaldırılmasından önce üretilen otomobillerin katılabildiği  Veteran Car Club of Great Britain Rallisi ile kutlanıyor. Kendilerine  has özelliklerini koruma konusundaki duyarlılıklarına rağmen  uluslararası deniz ve demiryolu trafiği gibi bu yeni aracın da  uluslararası bir düzenlemeye tabi olmasının gereğini kavramaları uzun  sürmedi. 1909′da Uluslararası Otomobil Trafiği Kongresi Paris’te  toplandı. Bu kongrenin temelini attığı uyum çalışmaları, önce Milletler  Cemiyeti, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da Birleşmiş Milletler  tarafından devam ettirildi. Uluslararası toplum, Roma İmparatorluğu’ndan  günümüze bu süreçleri yaşadıktan sonra artık ortak trafik dilini  kullanıyor.
 Özetle sağ sol meselesi
 Daha önce trafiğin akış yönünün belirlenmesiyle ilgili Trafikte Din  ve Emperyalizm Unsuru adlı bir yazı yayınlamıştık.  (http://i-motoring.com/trafikte-din-ve-emparyalizm-unsuru). Ama yeri  gelmişkin bilgileri tazelemekte de yaar var. Bugün 51 ülkede, yani  dünyanın dörtte birinde trafik sol şeritten işler. Aslında kökeni yine  Roma’yı ziyaret etmek isteyen Hırastiyanların akışısın kolaylaştırmak  için Papa’nı aldığı karara kadar uzansa da kesinleştirici ayrım 1789  Fransız Devrimi’ne dayanır. O zamana kadar sağ elin savunma için serbest  bırakılması mantığında buluştuğundan samuraylara kadar dünyada herkes  yolun solundan gidiyordu. Kurnaz Korsikalı Napolyon, bir gün  süvarilerine karşı yönden gelen düşman ordularınınkarşısına aynı yönden  çıkarak onları şaşırtmak için sağdan ilerlemelerini emreder. Fiilen  kural haline gelen bu emir, önce imparatorluğun boyunduruğu altındaki  tüm ülkelerde, sonra da sömürgelerde uygulamaya koyulur. Diğer ülkeler  de Çarlık döneminin sonunda sağa geçen Rusya gibi zamanla yönlerini  değiştirdiler. Napolyon’dan bu yana kısmen sağdan giden Avusturya gibi  III.Reich zamanında doğru yola doğru kaydılar. İngiltere hiçbir zaman  değiştirme emaresi göstermediği gibi soldan akan trafiği, sömürgelerine  ve nüfuz bölgelerine de dayattı. ABD ve sonra Kanada 1920′de sağ şeride  geçti. Adalı Japonlar solda kalırken tarafsız ve temkinli İsveç ise  1967′de sağa geçti…


Alıntı : http://i-motoring.com/trafik-duzeni-romanin-mirasi