škodaturkey.com
Biz bir aileyiz...

Üzerinde Güneş Batmayan Ülkenin Batan Markaları

Ziyaretçi · 8 · 6609

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ugur A.

  • Ziyaretçi
Üzerinde Güneş Batmayan Ülkenin Batan Markaları

Şurası bir gerçek  ki, geride kalan 50 yılda endüstri fiyaskoları sadece Amerika’da  yaşanmamıştı. İncelediğimizde görüyoruz ki dünyanın en büyük otomobil  üreticilerinden ‘üzerinde güneş batmayan topraklar’ da az marka  batırmamış. İşte marka marka Britanya’nın batık otomobil devleri…





 İkinci Dünya Savaşı sonrasında en fazla otomobil markasına sahip  İngiltere, hem binek otomobillerinde hem de ticari araçlarda korkunç bir  kan kaybı sonucu 20′den fazla markanın yok olmasına tanık olmuştu.  Yalnız markaların kaybolması değil, ülkenin iki büyük kuruluşu Rootes  Motors ile British Motors Corporation dağılarak beraberlerinde bir  düzineden fazla markayı da götürdüler. Lord Rootes, otomotiv  imparatorluğunu kurmak için 1920′li yıllarda Hillman markasıyla  başlayarak sırasıyla Sunbeam, Talbot, Humber, Singer ve Commer ticari  araçları ilavesiyle ikinci büyük otomotiv grubu haline gelmişti. Ancak  birçok model arasında bir standardizasyona gidilememesi grubun kan  kaybına neden oldu. 1960′lı yıllarda Chrysler, Rootes grubuna ortak oldu  ancak muhafazakar İngiliz kafasını değiştirmeyince yaprak dökümü  başladı. İlk giden markalar Humber ve Singer oldu. Hillman arkadan  motorlu modelleri sayesinde bir süre daha dayandı. Ancak sonunda tüm  şirketin hisseleri Peugeot’ya devredildi. Sunbeam markasına Peugeot’nun  Ryton fabrikasında bir süre daha yaşam hakkı tanındı.  Sunbeam-Talbot-Lotus ralli versiyonu ile 1981 yılında Dünya Markalar  Şampiyonluğu’nu kazanmış olması bile Rootes’un bu son kalıntısını  kurtaramadı.






Sadece  eski Talbot markası, Fransa’da da bir geçmişi olduğu için Peugeot  tarafından canlandırılmak istendi. Talbot Tagora isimli lüks bir aile  tipiyle Murena isimli bir spor model üretildikten sonra Talbot markası  tamamen tarihe karıştı.
İngiltere’nin en popüler iki markası olan Austin ve Morris 1952′de  birleşerek BMC’yi kurdular. Bu büyük kuruluşa bağlanarak yaşamlarını  sürdürmek isteyen küçük markalar bir araya geldiler. Kısa sürede BMC’nin  yelpazesi altında Healey spor otomobilleri yapımcısı ve  Austin-Healey’lerin yaratıcısı Donald Healey’in şirketi ile MG Riley,  Wolseley ve Vanden Plas modelleri de katıldılar.
BMC, tıpkı Amerika’daki General Motors gibi çok markayı birden  pazarlamanın avantajlarını yakalamak istemişti. Ancak planlar pek  tutmadı. Kendi ana pazarında bile, sadece panjurları değişik birbirine  benzer modeller çıkarmaya başlayan kuruluşun en başarılı tasarımı,  1960′lı yılların başında minik otomobiller devrimini yaratan önden  transversal motorlu Mini serisi oldu. Mini’ler, Kraliçe’den Beatles  üyelerine kadar herkesin tercih ettiği bir fenomen olurken Cooper S  modeliyle rallilerde de hayli başarılı oldu. Ne var ki şirket büyük  modellerinden sürekli zarar ediyordu. Daha sonraları Standart-Triumph ve  Rover şirketlerini devralan Leyland grubuyla birleşerek British-Leyland  grubu haline gelen BMC, 1980′li yıllarda Honda ile tesis paylaşımına  giderek hem Japon üreticinin modellerini hem de Austin ve Rover  modellerini üretti. Görünen o ki, sadece BMC’nin değil, otomobil  tarihinin en başarılı ürünlerinden biri olarak sadece Mini, BMW’nin  sahiplenmesinden sonra MINI, ülkenin sıkıntılı döneminden sıyrılıp  ayakta kalan en önemli marka oldu.





 Austin-Healey markasını taşıyan spor otomobiller 1969 yılında üretimden  kaldırılmıştı. Bu modeller, üretildikleri ilk tipten itibaren hiç  değiştirilmemişti. Bu nedenle günümüzde her biri çok yüksek fiyatlarla  alıcı bulabiliyor. MG’ler ise çeşitli versiyonlarıyla 1970′li yılların  ortalarına kadar spor otomobiller piyasasında canlı kaldılarsa da  Amerikan pazarında muscle otomobillere karşı şans bulamayınca üretimi  noktaladı. 1990′ları Rover ile birlikte BMW kanatları altında geçiren  MG, şimdilerde yine Rover -yeni adıyla Roewe!- ile birlikte Çin’lilerin  eline geçti…





 Leyland’ın BMC Grubu’na getirdiği Triumph’a gelince, hem aile tipi hem  de spor otomobilleriyle İngiltere’nin BMW’si konumunda olan marka, TR2  modeliyle başlayarak 1953′ten 1984′teki TR8′e kadar çeşitli sportif  modeller çıkardı. Triumph’un bir de şirin ve ucuz modeli Spitfire ile  Herald serileri vardı. İngiltere’nin 16 supaplı binek otomobil motorunu  üretmesine karşın Triumph da değişen piyasa koşullarına ayak uyduramadı.  Bu meşhur markalar mezarlığına dönen grubun son başarısızlığıysa sadece  Amerika pazarı için geliştirilen Sterling markasıydı. 1985-1990  arasında doğup yaşayıp ölen (!) markayı günümüzde kimse hatırlamak bile  istemiyor!





 İngiltere’nin irili ufaklı diğer markaları arasında sayabileceğimiz daha  niceleri var: Jowett, ArmstrongSiddeley, Lea-Francis, Panther, H.R.G.  Turner, Alvis, Frazer-Nash… Bunca batan İngiliz markası arasında halen  onurla anılan bir marka var ki, gerçekten İngilizler’in gurur durumunda  olan Jensen’den başkası değil! Kendi bünyesinde dört tekerlekten çekişli  spor otomobili  geliştiren Jensen, fiberglas gövde üretiminin de  öncülerindendi.



 
 
 


Alıntı : http://i-motoring.com/ingilterenin-kaybolan-markalari


Çevrimdışı sleep_r

  • Tam Üye
  • ***
    • İleti: 113
    • Profili Görüntüle
jensen interceptor,top gear'ın her fırsatta gözümüze soktuğu araç. Eski tasarımlar daha bir kişilikli imiş.



Çevrimdışı tabteam

  • The Chırak
  • Kıdemli Üye
  • ****
    • İleti: 493
    • Profili Görüntüle


Çevrimdışı ÜATK

  • Tam Üye
  • ***
    • İleti: 225
    • Profili Görüntüle
İngiliz arabası diyince Jaguar XJ ve Aston Martin Vantage geliyor aklıma.


Çevrimdışı bloodmoney

  • Gran Turismo
  • Tam Üye
  • ***
    • İleti: 150
    • Profili Görüntüle
Alıntı yapılan: tabteam;365563
ilk resimdeki model nedir? yakışıklıymış.


alpine sunbeam


Çevrimdışı G.Antep Şubesi

  • Kötü Caddy
  • Kahraman Üye
  • *****
    • İleti: 1711
    • Profili Görüntüle