Otomobilin beşiği sayılan iki dev ülke Amerika ve İngiltere’nin kaybolan markalarını bir süre önce incelemişti. Bu kez hızlı gelişen piyasa koşullarında sahip oldukları yüksek teknolojilere rağmen tutunamayıp kaybolup giden Avrupalı otomobil markalarına bir göz atalım. Dorusu otomobilin doğduğu topraklar olan Almanya’da bile epey bir marka -yok olmasa da- “asimile” olmuş gitmiş. Almanya’da türeyip kaybolan markaların çoğunun bugünün dev markalarıyla hep bir bağı olmuş. Bunlardan biri olan DKW, Auto Union ve NSU markaları kaybolmadan önce bugünkü Audi’ye bağlanmışlardı. Hatta bu markaları Audi’nin temeli sayanlar da hiç az değildir. Hans Glas, Lloyd ve Goggomobil markaları bir takım birleşmeler sonucunda BMW’ye takılıp kaldılar. Bütün bu markalar ve Messerschmidt ile Zündapp gibi minik “baloncuk” tipi otomobiller 1950′li yılların kalkınma ürünüydü.
Otomobile talebin yüksek ancak petrolün kıt olduğu dönemlerde oldukça ilginç maceralara girişenler oldu. Carl F. Borgward da bunlardan biriydi. Tamamen duygusal olarak işe koyulan Borgward, 1950′li yılların başlarında 1500 ve 1800 modelleriyle tutuldu. Ülkemizde de hem otomobilleri hem de 1.5 tonluk kamyonetleri satıldı. Sonraları çok hızlı açılan şirket, çift eksantrikli yarış tipleri, dizel motorlu modeller ve bir de havalı süspansiyonlu lüks bir modele dalınca finansman sıkıntısına düştü. 1956 Süveyş Kanalı krizinin sebep olduğu petrol darlığı, otomobil satışlarını vurunca tüm fabrika Meksika’da Fanasa şirketine satıldı. Bundan sonra da Borgward’lar bir daha görülmedi. Hollanda’nın DAF kamyon şirketi de bir aralık ilginç bir şanzımanı olan (CVT-sürekli değişken oranlı vites kutusu) küçük Daffodil’i üretti.
Fransa’nın kaybolan markaları arasında Panhard ve Simca en ünlüleridir. Panhard’ın geçmişi 20. asrın başına dayanırken en büyük ününü çift silindir motora sahip Dyna modeline borçluydu. Ancak bu modelini oldukça lüks donattığı halde daha iyi performanslı bir motorla veremediği için rakiplerinin gerisine düştü. Halbuki ilk aerodinamik otomobillerden biriydi. Simca şirketiyse ilk hayata atıldığında Fiat modellerini imal ediyordu. Sonraki modelleri de bunun izini taşıdılar. 1950′li yılların Aronde modeli ve 1960′larda çıkarılan 1304 serisi oldukça başarılıydı. Bir ara hisselerine Chyrsler sahip olunca Peugeot ile daha sonra yapılan devralma işlemine Simca da dahil edildi. Simca’lar böylece 1970′lerin sonunda kayboldular. Bir süre Matra şirketi, pikap modeli olarak Seat Terra, Renault Express benzeri Rancho modelini üretmete devam etti. Sağlamlığıyla ün salan Simca motorlarıysa, Peugeot’nun 205 serisi için iyi bir zemin oluşturdular. (Şimdilerde PSA Grubu’nun Simca markasını Renault’nun Dacia’sına rakip olarak Çin ve Doğu Avrupa pazarları için yeniden canlandırabileceği konuşuluyor.) Fransa’dan ülkemize getirilen ve dolmuşçuluğun ilk yıllarında hizmet veren Hotchkiss markasını da kaybolan markaların arasında yazmak gerekir!
Facel Vega ise ayrı bir başlık konusu. Fransa’nın en ilginç otomobil üreticilerinden biri olan Facel Vega, 1950′lerin en karizmatik modellerini üretiyordu. Aslında metal kalıp üreticisi Facel olan marka, ilk otomobil modeli Vega’nın ismiyle birleşik olarak tanındı. Zaten ismi de Forges et Ateliers de Construction d’Eure-et-Loir’ın (Loir ve Eure’nin kalıp atölyeleri) baş harflerinden oluşuyordu. Fransa’nın ‘Amerikalı otomobillerinde’ Chrysler’in V8 motorları kullanılıyordu. 1954 yılında başlayan Facel Vega’nın üretimi Avrupa pazarına uygun olmadığından sadece 10 yıl sürebildi. Özellikle 1959-1961 arasında üretilen HK500 modeli çok dikkat çekici bulunmuştu. Alfa Romeo ile mücadele etmek üzere geliştirilen Facellia da modellerinden biriydi! İlginç bir hayaldi ama tutulması sürpriz olurdu. Günümüzde Fiat ya da Lancia markalarıyla bir kez daha denenen Chrysler’in Avrupa pazarı çıkartmaları gibi…
İtalya’nın kaybolan markalarını sayacak olursak bunların doğrudan ya da dolaylı olarak Fiat grubuna dahil olduklarını görüyoruz. Ancak spor otomobiller alanında Ferrari ve Maserati ile baş edemeyip kaybolanların listesi hayli kabarıktır. Bunların arasında ATS, ASA, Osca, Nardi, Bizzarini, Iso Rivolta, Siata gibilerini sayabiliriz.
Doğu Avrupa’da sosyalist devletler döneminde doğup kaybolan markalar da ilginç bir koleksiyon oluşturabilir. Polonya’dan gelen Warszawa marka binek ve pikap modelleri ülkemizde de satılmıştı. Sağlamlığıyla ünlü Rus Volga ve Zaz markaları da şimdilerde kayıplara karıştı.
Bu diziyi kapatırken neredeyse kayıp vermeyen Japonya’dan da söz edelim, bitsin. 1950′lerin prestij markası Princess, Toyota ile birleşirken Nissan ile birleşen Datsun 1980′lerin ortalarına kadar üretilmişti. Şimdilerde Datsun’un gelecek içinde Dacia benzeri ekonomik bir seçenek olarak yeniden hayata döneceği açıklandı… Markalar doğuyor, büyüyor, iyi yönetilmeyenler ya kapanıyor ya da büyük markaların himayesinde değişen pazar koşullarına göre dönem dönem ateş böceği gibi yanıp yanıp sönüyorlar. Kapitalizmin acımasız temel kuralları ne nostaljik marka kimliği ne yadigar ne de vefa tanıyor…
Serinin ilk bölümleri için:
İngiltere’nin kaybolan markaları:
http://i-motoring.com/ingilterenin-kaybolan-markalariAmerika’nın kaybolan markaları:
http://i-motoring.com/amerikanin-kaybolan-markalariAlıntı :
http://i-motoring.com/avrupanin-kaybolan-markalari