İnternette gezinirken hoşuma gitti.Tümünü inceledim.Tabi irfan abide aklıma geldi
pisikinetten dolayı
Bisiklet ile gezi zevkli olsa gerek.. Ama riskinide düşünmüyor değil insan..O kadar rampa, yolda köpek olur, iki ayaklı hayvanlar olur vs..Ama macera olarak güzel..
9. gün : Kastamonu - Seydiler - Küre - İnebolu
3 Ağustos 2005 Çarşamba Bir gün öncesinde Necati Bey’le
Hopa’da vedalaşmıştık. O
Gürcistana geçip
Batuma kadar gidecekti... Ben de
Kastamonuya gidecek, 92 km’lik inişli çıkışlı
Kastamonu - İnebolu arasını bisikletle geçecektim...
Metro Turizm’e ait otobüse bisikletle
Rize’den hiç sorun olmadan bindim. Hatta binerken her iki Kaptanla bisiklet üzerine sohbet bile ettik. Otobüs saat 22:00 de hareket etti. Son anda bilet aldığım için arabanın en arkasında 43 numarada oturuyorum ve araba tamamen dolu...
Samsun’a kadar en arkada kıpırdayamadan biraz sıkıntılı bir yolculuk yaptım. Camdan sabaha kadar çakan şimşekleri seyrettim. 06:30’da
Samsun’daydık ve burada yolcuların yarısı indi...
Samsun’dan sonra, en arkada olmama rağmen bugüne kadar yaptığım en rahat yolculuğu yaptım...
Otobüs,
Samsun, Kavak, Havza, Vezirköprü, Durağan, Boyabat, Hanönü ve
Taşköprü’den geçerek 15 saatlik bir yolculuktan sonra
Kastamonu’ya ulaştı.
Samsundan sonra gündüz yolculuğu olduğu için yol güzergahını da izleme imkanım oldu. Otobüs
Vezirköprü - Durağan arasında
Kızılırmak üzerinde kurulu
Altınkaya Barajı boyunca iki saat kadar yol aldı... Hemen notu verdim, burası tam bir bisiklet parkuru...
Saat 12:30’da
Kastamonu’da otobüsten indim... Bisikleti otobüsün bagajından çıkarmak, çantaları yüklemek, üstümü değiştirmek 20-25 dakikamı aldı... Terminalden çıkıp kavşaktan
İnebolu istikametine döndüğümde ise saat 13:00 oldu... Aslında yemek yemem lazım ama, şehir merkezine gitmek bana bir saat kaybettirecek...
Ardeşen’deki yağmurlu havaya inat, bugün
Kastamonu’da hava güneşli ama çok rüzgarlı... Bu arada km saatimin çalıştığını görüyorum. İçindeki buğu da kaybolmuş, demek ki ıslanınca sapıtıyor... Bu beni çok sevindiriyor. İnsan bisiklet sürerken hızını ve yaptığı km’yi göremezse sağır gibi oluyor...
İstediğim gibi süratli gidemiyorum. Çünkü rüzgar tam cepheden kuvvetli esiyor. Birkaç km gittikten sonra bir benzincinin marketinden bisküvi türü yiyecek ve su alıyorum... Yiyecekleri ayaküstü mideye indirdikten sonra tekrar yola çıkıyorum.
Aslında bu yoldan eşim
İnebolulu olduğu için defalarca otobüsle geçmiştim.
Küre’ye kadar pek fazla çıkış olmadığını sanıyordum, ama yanılmışım. Araçların içinde yolun eğilimi pek anlaşılmıyor... Dümdüz
Doğu Karadeniz yolları ile bu yol arasında derler ya ‘
dağlar kadar fark var’...
Hava 20:00’ye doğru karardığı için acele etmem gerekiyor. 7 saatim var ama buna karşılık çok ciddi çıkışları olan neredeyse 100 km’ye yakın yolum var... Daha
Devrekani kavşağına gelmeden rüzgarın da etkisiyle yokuşlar beni etkilemeye başladı.
İnişlerde ise, rüzgar yüzünden 25 km’den fazla sürat yapamıyorum. Bu yolu bisikletle geçmeyi düşündüğümde rüzgarı hiç hesaplamamıştım. Rüzgar hafif sağ yönden çok kuvvetli esiyor ve kulaklarımda ıslık çalıyor... Arkamdan gelen araçların seslerini bile duyamıyorum.
Rüzgarın ön tekerleğin telleri arasından geçtiğini hissediyorum... Zaman zaman dengemi bozuyor.
İstanbul’da bisikletlerinin tellerine tencere kapağı gibi kapaklar takan çocuklar görüyordum. Böyle bisikletler bu rüzgarda hemen yere kapaklanır...
Tabelaya göre 1210 rakımlı
Oyrak Geçidi’nden geçiyorum. Buraya kadar 22,84 km yol gelmişim. Saate bakıyorum 15:18 olmuş. Daha 70-75 km var. Bu yolda 8-9 km ciddi bir çıkışın, 22 km de ciddi bir iniş olduğunu biliyorum...
Devrekani kavşağını geçtikten sonra
Seydiler’e geliyorum. Şimdi de 30. km’deyim, saat 15:42... Şehrin sokaklarında 1-2 fotoğraf çektikten sonra tekrar ana yola çıkıyorum. 34. km’de
Cide kavşağından geçiyorum. Seydiler’den
Cide’ye gitmek ilerideki gezi planlarım arasında yer alıyor... Yol şimdilik hafif iniş ve çıkışlarla devam ediyor...
39. km’de
Ödemiş köyünden geçerken ciddi tırmanışlar yeniden başlıyor... Saat 16:27, zaman gittikçe daralıyor. 22 km’lik bir iniş var, onu saymazsam 40 km kaldı diye kendi kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Ama çıkışlarda, rüzgar da yabana atılacak gibi değil...
Bu arada telefonum çalıyor. Telefonum genellikle hep yokuş çıkarken çalıyor. Durup, çantadan telefonu çıkarıncaya kadar da susuyor. Yine öyle oluyor. Bakıyorum evden aramışlar. Ben arıyorum ama ulaşamıyorum. Muhakkak şu anda neredesin diye soracaklardır...
Epey tırmandıktan sonra yolun kenarındaki tabeladan
Masruf Geçidi’nden geçtiğimi anlıyorum Rakım 1250 m., 49. km’deyim. Saat 17:18... Burası haritada
Ecevit Geçidi olarak görünüyor...
Üç saat sonra hava kararacak. Oysa daha yolun yarısı... Bir taraftan da düşünüyorum. Ön farım var, arka sinyalim de... Ama arka sinyali bisiklete bağlayan plastik bağlantı kırılmıştı. Bir şekilde sinyali çantalara tutturmam gerekiyor. Naylon torbaya koyar çantalara bağlarım diye düşünüyorum...
Ya da hava kararınca geziyi yarıda bırakarak Küre’de bir minibüse binerim diyorum... Sonra da ‘hayır hayır’ yetişebilirim diyorum ve pedallara daha gayretle basıyorum... Yola devam edeceğim...
Küre yol ayrımına geldiğim zaman saat 17:56 olmuştu. Moralim biraz düzeliyor... 60. km’deyim, 35-40 km yolum var ama önümdeki tek engel hatırı sayılır 7-8 km’lik bir çıkış... Bunun dışında deniz seviyesine kadar hep ineceğim... Bu arada rüzgar bıçak gibi kesiliyor.
Küre şehir merkezine girip, girmemekte kararsız kalıyorum. Sonunda vakit kaybetmemek için şehir merkezine girmeden ana yoldan devam ediyorum. Uzaktan
Küre’nin resimlerini güneş ters olmasına çekmeye çalışıyorum. Şimdi yol
Küre Çayı’na kadar inişte...
Küre Çayı’nı geçip, son tırmanışa başladığımda saat 18:26 olmuştu. 67,36 km yol gelmişim, 5,5 saattir yoldayım. Aslında yolculuk bir gece öncesinde başlıyor. Artık kendi kendime konuşuyorum. ‘Hayır hayır 8 gündür devam ediyor’ diye, kendi kendime yanıt veriyorum...
Yolun bu kesiminde yol genişletme çalışmaları var. Yola ince mıcır sermişler. Bisikletin lastikleri bu mıcıra gömülüyor. 6-7 km hızla tırmanıyorum. Zaman zaman geçen araçlar yüzünden toz bulutu içinde kayboluyorum. 6-7 km hızla bu yokuş nasıl bitecek. En kötü ihtimal 1 saatte tırmanırım diyorum.
Yol inşaatını geçiyorum ama tırmanış hala sürüyor. Tırmanış sırasında yolun kenarını inceliyorum... Tüm seyahatim boyunca arabalardan atılan boş bira kutuları, ped şişeler, meyve suyu şişeleri, sigara paketleri, hatta çocuk bezleri yolların kenarlarını çöplük yapmış. Burada da aynı şeyleri görüyorum...
Saat 19:46’da zirveye ulaşıyorum. Tabelada
Çuha Doruğu Rakım 995 m yazılı. Hava karardı ama, artık İnebolu’ya geldim diyebilirim... Bundan sonrası tam 22 km
İnebolu’ya kadar hep iniş... Geçtiğimiz yıl bisikletle 22+6 km tırmanarak
İnebolu’dan
Küre’ye geldiğim için bu yolu iyi biliyorum... Çok virajlı yolda hızla inerken üşüdüğümü hissediyorum.
Saat 20:30’da
İnebolu’ya geldiğimde hava iyice kararmıştı. Tam 92,78 km yol gelmişim. Kendi kendime çok şükür bu geziyi de kazasız belasız bitirdim diyorum.
Kendime ödül olarak bira almak için bir büfeye gidiyorum. Büfeci bisikletle beni görünce,
Sarp’tan döndünüz mü diye soruyor. Ben şaşırıyorum. ‘Nereden biliyorsun?’ diyorum. ‘
İnebolu Gazetesi’nde haberiniz çıktı’ diyor ve gazeteyi gösteriyor.
Karadeniz turunun başlangıcında,
İnebolu’dan çıkarken
İnebolulu gazeteciler yapacağımız gezi hakkında bilgi almış, resim çekmişlerdi. Şimdi
İnebolu’da bizi tanımayan yok gibi. Bisiklet gezilerime pek hoş bakmayan kayınpederim bile yazıda adı geçtiği için artık kahveye keyifle gidiyor...
Şimdilik
Karadeniz turu sona erdi ama, bir hafta sonra tekrar
Rize’ye gideceğim ve otobüsle geçtiğimiz
Samsun - Rize arasını bisikletle geçerek bu yılki
Karadeniz turunu tamamlayacağım.
Ama bu tura başlamadan önce yaptığım 108 km’lik inişleri çıkışları bol
İnebolu - Cide yolculuğu da var...
Karadeniz Turu... 9. gün : Kastamonu - Seydiler - Küre - İnebolu (3 Ağustos 2005 Çarşamba) Kastamonu’dan çıkış : 13:00
İnebolu’ya varış : 20:30
Yapılan km : 92,78 km
Ortalama hız : 15 km/saat
En yüksek hız : 55 km/saat
Bisiklet üzerinde geçen süre : 6:10:01 km/saat
Turun 9. gününde toplam yapılan km : 660,68 Km
Seydilere doğru tırmanışlar başlıyor...
Orda bir köy var uzakta...
Tırmanışlar sürüyor...
Devrekani kavşağı...
Seydiler girişi...
Seydiler şehir merkezi...
Cide kavşağı...
Bitmek bilmeyen tırmanışlar...
Dikkat geyik çıkabilir...
Küreye doğru...
Masruf Geçidi... Haritalarda Ecevit Geçidi olarak yer alıyor...
Küre inişi...
Geri planda Küre...
Eski Küre Köprüsü...
Ersizlerderesi Kanyonu...
Çuhadoruğuna doğru yol inşaatı ile karşılaşıyorum... Mıcırlı yolda tırmanış çok zor...
Yol düzeliyor ama, tırmanış sürüyor...
Çuhadoruğu Geçidi...
İnebolu (daire içinde görülen yer), uzaktan görünüyor...
Hava yavaş yavaş kararıyor...
Vadiyi yavaş yavaş sis basıyor...
Yenigün Tünelini karanlıkta geçiyorum...
İnebolu girişi...
Süleyman Şatır satir.suleyman@gmail.com