Merhabalar uzun zamandır yazmak istediğim ama bir türlü vakit bulupta başlayamadığım yazıma bu akşamdan başlamış bulunmaktayım.
Öncelikle bahsedeyim bu bir interrail hikayesidir.Yani uluslar arası geçerliliği olan bir tren biletidir ve belirli kriterlere bağlı kalarak biletiniz süresi kadar avrupa içerisinde tren ile sınırsız yada sınırlı seyehat edebiliyorsunuz.
Seyehatim toplamda 28 gün sürdü ve 3 arkadaş olarak gerçekleştirdik bu geziyi.Hiç bir tur şirketi veya aracı olmadan tamamen kendimize özgü çıkardığımız bir rota ve onlarca plan ile tamamlamış bulunduk.
Bu süre sonucunda 8 ülke 13 şehir ve 50 den fazla tren yolcuğu yapmış oldum ve bu çok güzel bir deneyim oldu.
Konuyu toparlayacak olursak yazımı bölüm bölüm yazacağım birden sizi sıkıp boğmak istemyorum şimdiden okuduğunuz için teşekkür ederim:ok:
HAZIRLIK
Bir gece vize sınavlarından bunalmışken internetten gezilecek yerlere ucuz seyahetlere yurtdışına en kolay nasıl çıkılır yazıları arasında dolanırken interrail olayını keşfettim ve okumaya başladım.1-2 gün araştırıp okuduktan sonra uçak biletlerine bakmaya başladım ve bir bankanın kampanyası ile Mart ayının ortalarında Haziran ayı için Roma ya uçak bileti(100tl) almış bulundum.Tabi olaydan ailemin haberi yok bir çılgınlık yapmıştım
Gün yaklaştıkça araştırmalar katlanarak devam etti.Yeşil pasaportumun süresi dolmuştu onu yeniden çıkarttım tabi bu sürede yine aile habersiz pasaport çıkarıyor ama bu çocuk bunu ne yapacak bakışları evin içinde dolanıyor.Daha sonra ufaktan aileme bahsetmeye başladım tabikide beklediğim tepkiyi aldım "Ne işin var oralarda tek başına diye"
Daha sonra bu fikirim 2 arkadaşımla paylaştım onlarda fikirlerime ortak oldular aileleri ile konuştular izinlerini aldılar ve olayın büyük bir bölümü çözüldü.Bende uzun uğraşlar sonucu ailemden izin almamla beraber alışveriş kademesine atlamış bulunduk.Kendime güzel bir backpack denen dağcılarında kullandığı sırt çantalarından edindim.Bu konuda decathlon ürünleri F/P olarak 1 numara 50 lt lik çantayı 135 tl ye almıştım üstelik 10 yıl garantili.Dışarıda bilindik markalar 300-350 tl den başlıyordu.Daha sonra ne olur ne olmaz diye seyahat sağlık sigortamızıda yaptırdık bir çok işlem tamamdı artık.
UÇUŞ GÜNÜ
Biz 3 kafadar hayatımızda daha uçağa adımımız atmamışız ve ilk uçuşumuz Roma! Bir taraftan cem yılmazın pasaport kontrolü muhabbetleri hafızalarda yankılanırken yurt çıkış bullarımızı alıp uçağımıza geçtik.
Uçağa binmesine binmiştik ama tecrübe sıfır! Daha yeni milli olacaktık
Uçuşumuz 2 saat 45 dakika sürecekti hava alanında havalandık ama dk 1 gol 1! İnanılmaz bir baş ve kulak ağrısı Pegasusun o mükemmel halk otobüsünden daha dar koltukları ile birleşince bitmek bilmeyen bir yolculuk oldu.Neyse ki ilk uçuşun verdiği heyecanla ehe ehe ehe diye camdan bakıp fotoğraf çekerken gözlerimizi hava alanında açmıştık.
Kapıların gecikmeli açılmasıda ikinci bomba olmuştu bizi yarım saat uçağın içine tıktılar.Neyse ki hava alanlarının o caf caflı otobüslerinden birisi uçağa yanaştı ve bizi aldı.Daha sonra valizlerimizi teslim alıp bir elimizi yüzümü yıkayıp Yarabbi Şükür çektikten sonra düştük pasaport kontolü olayına.Yine cem yılmazın replikleri zihnimde çakıp duruken EU-Non EU tabelası belirdi karşımda ve sürü psikolojisi ile düştük türklerin peşine
Tabi ekşın olacak ya sıra yaklaştıkça stres artıyor.Önümüzde çocuklu bir türk bayan kontrol noktasında memurla girdiler birbirine.Haydaa! Kadın diyor kocamın yanına geldim çocukları gösteriyor tabi dayı uyuzluk yapacak ya anlamıyor italyanca cevap veriyor vs derken sıradan başka bir türk ablamız yardıma koşup sorunu 5dk da çözdü.Tabi biz bu arada önce kim gidicek tartışması yapıyoruz en son iş yazı turaya kalınca ufak bi hile yaparak arkadaşı ilk göndermeyi başardık
Önden gidip kendi pasaportunu onaylattı interrail yaptığımızı bizim arkadaşı oludğumuz vs söylediğinden bizde kontrolden kolayca yırtmış olduk ve serüven an itibari ile başlamış oldu.
İnternetten okuduğumuz mışlı mişli bilgilerle düştük yola yana dolana shutle arıyoruz bize Terminal 3 dediler gidiyoruz orda otobüsler var dayı diyor burdan kalkmıyor tabi italyanca konuştu ama el koy yapınca anladım
Diğer tarafta olduğunu biz keşfedene kadar bi 30 dk kaybettik.Daha sonra Kendimizi shutle peronlarının olduğu tarafa attık.Verdik 5€ muzu dedik bizi merkeze salla amca oğlu
Çantalarıda yerleştik doluşuk otobüse yaklaşık 40-45 dk lık yoldan sonra Romanın merkezine Terminiye gelmiş olduk.
İstanbuldan sonra Romanın akşam trafiği
iTALYA-ROMA
ilk saniyeler etrafa adapte olmakla geçti hala biz nerdeyiz kafası sürmekteydi ama bizim hostel rezervasyonumuz vardı ve oraya gitmek zorundaydık saat akşam 9 olmuştu.Köşede taksici amcayı gözüme kestirip yolu sordum ama bana otobüsle gidemeyeceğimi söyledi ve hemen atla ben bırakayım taksiyle ayağı çekti tabi yer mi bu Türk evladı
Eyvallah çekip devam ettim.Bizim kadıköydeki rıhtım otobüs durağı gibi çokca peronu olan bir yere geldim kulubedeki görevlilere sormaya çalışıyorum el kol yapıyor sallamıyor falan tabi yılmak yok durdum bekledim bir peronda otobüs gelincede elimdeki adresle beraber atladım dayının yanına ve adresi sordum.Şans ya bu da ingilizce bilmiyor ama anladı bir şekilde metro ile gitmemiz gerektiğini söyledi.Eyvallah diyip ayrıldım oradan hava kararmaya başlamıştı.Koştur koştur 50metre ilerdeki metroya inerken aklıma telefonumdaki arkadaşımın açık adres tarifi gelmişti açtım baktım bir derin oh çektim.Hemen Metro A ya binip 2 euro bayılıp Corneila durağına geçtik.Hemen otobüs durağına koşturup otobüs bekleme koyulduk.Tabi henüz otobüs bileti almamıştık saatte geç olmuştu artık türk usulü akbil dilenecektik
Neyse ki o sırada otobüs yanaştı baktım herkes orta kapıdan doluştu kimse birşey basmadı okutmadı dedim Bedava! herhalde
Toplasan 3-5 kişiydik yorgunluktan ölmüşken yayıldım bir koltuğa daha sonra kafamı toplayınca şöför amcaya adresi gösterip 40 takla attıktan sonra bizi burda indirmesini rica ettim ve saat 22:30 gibi kalacağımız yere gelmiştik.
Gece karanlıkta biraz afalladıktan sonra yönümüzü bulup 10 dk yürüdükten sonra kalacağımız yere ulaştık.Resepsiyondaki tatlı kız ile hal hatır muhabbetinden sonra pasaport ve rezervasyon bilgilerimizi ilettik o da bize şirin prefabrik evimizin anahtarını teslim etmişti.O kadar yorgunluğun üzerine güzel bir duş alıp ilk günü böylelikle kapatmış olduk.
139 No lu kısım bizimdi
GÜN 2
Sabah 8 de kalkıp kamp alanın marketinden kaşar peyniri ekmek ice tea tarzı birşey alıp karnımızı doyurduk düştük yollara.
Dayandık mısır gevreğine
Kamp durağında bize lezzetli çipetpet karşıladı.. Utansam mı sevinsem mi bilemedim..
Resepsiyondan aldığımız harita ile Romayı doğu ve batı olarak ikiye böldük.Bütçemiz kısıtlı olduğundan geziye çıkmadan önce kendi aramızda kararlaştırmıştık bundan dolayı müze gezmedik.
İlk durak vatikan olarak belirledik.Tabi acemilik ya 2 durak erken inmişiz metrodan.Dada sonra telefondaki ofline harita ile yavaş yavaş bulduk vatikanı.O da ne! Ekmek kuyruğu gibi kuyruk vardı tabiki girmekten vazgeçtik biraz inceleyip 3-5 fotoğraf çektikten sonra düştük tekrardan yollara.
Selfimizide çektik tamamdır
Para var huzur var arkadaş
İrili ufaklı her yerde bu şekilde meydanlar mevcut
Metroları
İkinci gün colesseo meşhur kolezyuma gittik şehrin doğu tarafını gezdik roma dondurmasının tadına baktım ispanyol merdivenlerini ziyaret ettik meşhur aşk çeşmesine gittik ama şansımıza tadilattaydı.
Kolezyum
Arka tarafından pek fotojenik olmadığından çekim yapmadım
Meşhuur aşk çeşmeleri
İspanyol Merdivenleri
Buda merdivenlerden çektiğim bir fotoğraf
Vee roma dondurması
ROMA ÖZET
3 gündür koştur koştur gezeceğiniz 4 günde ise keyifli bir şekilde gezilebileek bir şehir.Yapısı çok tarihi olsada yaşam stili bakımından bana İstanbulu çok anımsattı ve çok hoşuma gitti.Şehir içinde benzin istasyonları kaldırıma monte edilmiş 2-3 adet pompadan ibaret ve self servis bu olay çok dikkatimi çekmişti.Bir diğer kısımda araçların %50 den fazlası A sınıfı smart,fiat500 tarzı küçük arabalar ve yüzlerceler bir ana insan dünyada bu kadar fiat 500 varmıydı diyebiliyor
Yeme içme konusuna değinecek olursak.En dandik İtalyan pizzası küçük boy 6€ dan başlıyor.Fast food tarzı yerler MC gibi 7,5 € dan başlıyor.Su ise küçük şişe 1,5€ kola vb kutu içecekler 2€ ama şehrin her köşesine çeşme yapılmış ve çok temizler o yüzden suya para vermenize gerek yok şişenizi dayayın gitsin bizim erikli sudan daha iyi hemde bedava
Ulaşıma değinecek olursak yanlış hatırlamıyorsam otobüs bileti 1,5 € olması lazımdı metroda 2€ diye hatırlıyorum.Sonradan öğrendim ki aslında yerlilerin bizim aylık kartımız gibi kartları varmış ve bundan dolayı basmıyorlarmış herhangi bir kontrol durumunda kimlik gibi gösteriyorlarmış.Biz risk aldık otobüs bileti almadık toplamda 7-8 kez otobüse biletsiz bindik yakalanmadık ama yakalanırsanız 50€ cezası bulunmakta bilginiz olsun.
Part Tu:gaz:
3 günden sonra dedik Roma iyidir hojdur ema benana..
Düştük tekrardan yollara.Meşhür çizmenin alt noktasından başladık gezmeye buradan sonraki duraklarımız Pisa-Florensa ve venedik olacaktı ve bu rotada en uzaktan mı başlasam en yakından mı başlasam bilememişken megabus diye bir otobüs firmasının İtalyada yeni giriş yaptığını öğrendim şans olacak ya adamlar birde üzerine kampanya patlatmış.Nereye gidersen git 1€ evet evet yanlış duymadınız 1 eyro!
İlk başta tabi bi "ulan 1€ ya bilet alıyoruz şimdi böbreği kaptırmayalım" bi oldum yani
Sonra biraz daha araştırıp feedbackleri okuyunca tamam dedim bu iş olur..
Hemen Roma-Pisa 3 adet bilet patlattım 3€ ya kırallar gibi.Tabiki biletleri İstanbuldayken yani bi 15 gün önce almıştım.Sabah erkenden yola düştük çantaları topladık tekrardan. He bu arada çanta diyip geçmeyelim 13 kiloluk bir ağarlığı vardı haricen kamera ve sırt çantamla bu ağarlık 15 kiliyo geçiyordu gün içinde bu ağarlıklar la gezmek zorunda kalıyorsunuz.Konu dağılmadan dönecek olursak yine "Beleş" otobüsümüzden yararlanıp metroyla Terminiye geldik oradan tekrar B metrosuna geçip Tiburtuna denen merkez tren istasyonuna gidecektik ki metroda kaybolduk
Adamlar 2 katlı metro yapmışlar aynı raydan 2 farklı metro geçince bizim kafa su kaynattı
1-2 farklı durak ziyaretinden sonra gideceğimiz yere ulaştık ve otobüsümüzün saatini bekledik.Tabi yaz ayır hava sıcak termosya sular bitti yana yakıla su arıyoruz otomata gidiyoruz yarımlık su 1,5€ delimiyim o kadar para verirmiyim hiç. Daha sonra türk mantığı geldi aklıma dedim ben terminalden biraz uzaklaşırsam ucuz su bulurum hemen 500 metre aşağıdaki bakkala indim birde pazar günü her yer kapalı neyse bi tane hintli dayının bakkalına girdim 1,5 lt lik su 50 cent diyor dedim hacı sar ordan 3 şişe yandı içimiz
Tabi bu avrupalıların bir diğer kıl özelliğide mineralli su içiyorlar o da bizim halis muhlis suyumuzun yanında tırt kalıyor içini ferahlatmıyor.Burdan gitmeden önce taktik almıştım "Pembe kapak" gördün mü yapış demişti arkadaşım bende öyle yaptım gezi boyuncada beni yanıltmadı çok şükür.Çünkü o kadar yorgunluğa susuzluğa dayandıkdan sonra marketten aldığınız suyun kapağını açtığınızda "tıssss" sesi gelirse o kişinin yüzündeki pişmanlığı bir görün 100 bölümlük dizi olur
Hemen koştur koştur arkadaşlarımın yanına döndüm termosları doldurup suya doyana kadar otobüs geldi.Otobüs ama ne otobüs bir havalı bir havalı birde yeni almışlar sanırım gıcır gıcır.
Bu firmanın otobüs sistemi bizimkilerden farklı adamlarda dolmuş sistemi var aldığınız biletin numarası yok koltuk sayısı kadar bilet satılıyor isteyen istediği yere oturabiliyor.Kız erkek ayrımı yok zaten takıntınız varsa otobüsten baştan vazgeçin derim.Neyse koştur koştur ön kpaıya yanaştım tombik süper mario tipinde bir dayın indi arabadan elinde bir liste ve listeden sizin biletinizi kontrol ediyor ve bagaj fişi veriyor.Muavin falan yok süper mario tek tabanca olarak işini görüyor.Otobüsümüz 2 katlı olduğundan bağaj kısmı arka taraftaydı en son oraya yerleştirip koştura koştura üst kata en öne oturmaya çalıştım ama olmadı benden önce başka birisi kapmıştı diğer tarafada arkadaşlarım oturmuştu.Bende bari rahat oturayım diyip yan koltuğuma çantamı koyup cam kenarına yerleştim ve Türk aklım yine beni benden aldı gelene arkadaşım gelecek diyip arkaya postalıyordum zaten sakallı bir tipim herkes tırsıyor zorlayan olmadı çok şükür
Tabi otobüsün tam dolu olmamasıda işime geldi.
Otobüs içerisinde sınırsız wi-fi var böyle bir hizmet yok gir film izle müzik dinle ciddi anlamda hızlı bir interneti vardı aracın bizimkiler gibi mesajlar 1 saat sonra gelen cinsten değildi.Otobüsün kendi içerisinde wc si mevcut ama ikram yapmıyorlar stocklu binmek lazım.Sonuç olarak 360 km gibi bir yolu 3,5 tl ye gitmiş olduk
20150628_103448 by
endoflive, on Flickr
Caf caflı otobüsümüz
20150628_113329 by
endoflive, on Flickr
20150628_123234 by
endoflive, on Flickr
PİSA
Akşam 5 gibi pisaya vardık çok büyük bir yer değil o yüzden korkamına gerek yok kafanızı kaldırsanız pisa tower ı rahatlıkla görebiliyorsunuz ona baka baka yolu bulabilirsiniz.Şirin ve sessiz bir kasaba olduğundan sizi rahatsız eden kimseler yok her yer düzlük rahatça yürüyebiliyorsunuz.
O kadar yorgunluktan sonra pisa kulesine ulaşıp bir kaç yüz fotoğraf çekipte egzantrik bir fotoğraf çekemeyince arkadaşlarım biraz keyfim kaçtı.Bende çimenlere yatıp patlattım bir ankaranın bağları..
Biraz dinlenip kendime geldikten sonra kulenin etrafında turlayıp gün batımında fotoğraflar çektim.Ufak tefek hediyelik eşyalarımızıda aldıktan sonra yine koşturduk tren istasyonuna.Tren istasyonu pisa kulesine 20 dk gibi biz uzaklıkta yollar yine düz rahatça yürüyebiliyorsunuz.Hemen bilet veznesine yanaşıp floransaya bilet almaya çalıştık tabi yorgunluk ve ingilizcemizin çok yeterli olmamasından dolayı kadınla zor anlaştık ama başardık 8€ karşılığı biletimizi aldık.Biletler multi olarak görünüyor florensaya giden herhangi bir trene binebiliyorsunuz.Bizde ilk gelene atladık 1 saaat sonucunda florensaya ulaştık.
PİSA ÖZET
Pisa kulesinden başka esprsi olmayan bir yer yaklaşık 3-4 saatte bir çok yerini gezebilirsiniz yarım gün pisa için fazlası ile yeterli.
20150628_165535 by
endoflive, on Flickr
20150628_172638 by
endoflive, on Flickr
20150628_174712 by
endoflive, on Flickr
20150628_174758 by
endoflive, on Flickr
20150628_194528 by
endoflive, on Flickr
20150628_200151 by
endoflive, on Flickr
20150628_200414 by
endoflive, on Flickr
20150628_203745 by
endoflive, on Flickr
20150628_204809 by
endoflive, on Flickr
FLORANSA
Akşam 10 buçuk gibi florensaya ulaştık hava iyice kararmıştı ve kalacağımız yere giden otobüsün arayışına düştük.Duraktaki bilgi ekranında bizim otobüsümüzün saati görünmüyordu o sırada 3-5 metre ilerimizde türkçe konuşan teyzeleri farkettim ve laflarını bölüp otobüsün gelip gelmeyeceğini sordum teyzeden sağolsun kırmadı hayallerimi yıktı orada yazmıyorsa seferleri bitmiştir dedi bende teşekkür ettim biraz daha goy goy yapıp teyzeyle oradan uzaklaştık.Gecenin 11 inde düştük 3 arkadaş sırtımızdaki o koca yüklerle hostel yoluna.Elimdeki ofline mapte ve okuduğum mışlı mişli bilgilere bakacak olursak 10 dk lık bir mesafe görünüyordu bizde yakın dedik düştük yola ama hata etmişiz meğer.Tam 1 saat boyunca kanal kenarından yürüyüp 12 gibi kamp alanına ulaştık tabi yorgunluk hat safhada.Tentemsi çadırımızın anahtarını alıp hemen uyumayı tercih ettik.Sabah erkenden kalkıp kruvasan meyve suyu eşliğinde karnımızı geçiştirdik.
Anahtarımızı teslim edip kamptan ayrılacakken otobüs biletini oradan satın alabileceğimizi duymuştuk resepsiyondaki arkadaş elinde kalmadığını söyledi bu sırıda 2 türk arkadaş daha kamp alanına gelmişlerdi bizi bilet almadan otobüse binmememiz konusunda uyardılar.Resepsiyondaki elemanın yol tarifi ile karşıdaki parktan bilet almaya koyulduk.Biraz yürüdükten sonra parkın sonunu göremeyince arkadaşlarım vaz geçip otobüse binmeyi tavsiye ettiler bende çoğunluğa uyup otobüse bindik.Şöförden bilet istedik el kol yapıp olmadığını söyledi bizde yapıcak birşey yok diyip bindik otobüse.3 durak geçmeden 2 suratsız day ön ve orta kapıdan otobüse bindiler tabi içimden "şurdan atlasam inerim" demeden adam kapıyı kapattı ve o anlamlı dakikalar başladı
Tek tek herkesin biletlerini kontrol ettiler sıra bize gelmeden önce bizim gibi binen 2 turisti daha arkadaki görevli sıkıştırdı ver pasaportunu ceza yazıcam diyor kız param yok diyor ağlıyor falan o anda cart diye bi çekti adamın elinden pasaportu ve olan oldu reiz kızdı birden in polise gidicez diyor görevli otobüsü durdurdu kapıyı açtırdı indirmeye çalışıyor falan sonra kız dedi kartımda param üstümde yok falan derken hadi in gidip çekicez dedi ve benim kafadaki bütün kıvırma planları yalan oldu
Sıra bize geldi pasaportları aldı tipsiz herif son bi çırpınış bokunu yiyim ayağına yatsamda kabul etmedi ve kişi başı 50€ cezayı ayak üstü bize kitledi ve paşalar gibi nakit ödettirdi
Tabi bizim moraller sıfır 50€ demek 2 günlük para demek keyifler kaçtı kendimizi tren istasyonuna atıp tekrardan bir rota düzenlemesine gittik ve bu 50 € bizi berlini listemizden çıkarmamıza zorladı.O moral bozukluğu ile floransayıda gezmedim öyle meydanda biraz turlayıp markete gidip diğer otobüsün saatini bekledik.Otobüsümüze atlayıp akşam üzeri venediğe vardık.
FLORANSA ÖZET
Çok fazla gezemedim ama gece kanal boyunca yürüyüş yapmak oturup bişeyler içmek için güzel bir mekan tarihi dokusu güzel bolca kathedral ve kilise bulunan bi yer tarihi dokuyu sevenler tercih edebilir.1 günde her yerini gezebilirsiniz ama dikkat ceza yemeyin
IMG_7083 by
endoflive, on Flickr
20150629_180709 by
endoflive, on Flickr
VENEDİK
Floransanın yaşattığı acı ile iner inmez metro biletimizi alıp merkezi otobüs duraklarına geçtik.Oradada otobüs biletimizi alıp gideceğimiz yerin otobüs durağına geçerken otobüsü fark edip koşturdum tam yaklaştım adama el kol yapmama rağmen çat diye kapıyı suratıma kapattı bastı gaza gitti.Tabi bende ağzıma ne geldiyse Türkçe bir şekilde giydirdim ne olur ne olmaz
Avrupada her şey dakik mesela trene bindiniz ren 13:00 da kalkacaksa o saatte harekt etmiş olur ne erken kalkar ne de geç kalkar sadece 2 yada 3 kez gecikti onda da hatta bir sıkıntı olduğundan onun dışında başka bir gecikme yaşamadım ve bu da sizin bir yere istediğiniz saatte varmanıza yarıyor mükkemmel bir şey İstanbuldan sonra cennet gibi geldi bu olay
Neyse ki bende saatime baktığımda bu olayın mağduru olmuşum 1 dakika ile otobüsü kaçırmış olduk. Daha sonra gelen otobüse binip 20 dk lık bir yolculuk sonrası kamp alanımızın durağında indik ama yolu bilmediğimizden sağolsunlar kampta kalan polonyalı bir arkadaş bize yardımcı oldu kampa kadar bize eşilik ettik biraz ayak üstüde goy goy yaptık adam sucuk hastası çıktı elin polonyası sucuk hastası çıktı şaka gibi
Daha sonra ödememizi yapıp yine barakamızın anahtarını aldık güzelce yerleştikten sonra uyuya kalmışız.
Sabah erkenden kalkıp yine kaşar-ekmek mühteşem ikilimizle kahvaltımızı yaptıktan sonra düştük venedik yollarına.Otobüsle tekrar adaya geçtik.Ada 4-5 farklı adacıktan oluşuyor köprülerle birbirine bağlanıyor sokaklar çok dar araba geçmesine imkan yok yan yana bile geçerken bazen insan zorlanabiliyor.Birde her yer birbirine benzediğinden yönünüzü çok çabuk kayıpedebiliyorsunuz.Oraya gidip kanal turu yapmadan olmaz dedik botçu dayılardan birine yanaşıp fiyat sorduğumda 18€ fiyat çekti dedim bi indirim yap ayağımız alışsın ama yemedi dedim hayırlı işler yine bi güzel kalayı kaydım tabi.Bolca fotoğraf ve 6-7 saatlik bir yürüyüşten sonra karnımızı soğuk sandwich ile doyurduktan sonra kalacağımız yere geri döndük.
VENEDİK ÖZET
Gerçekten görülmeye değer bir şehir o ada yaşamını tatmak hoş oluyor sokaklar arasında kaybolmak evlerin dıştan tarihi görünüp içlerinin muhteşem bir şekilde modern oluşu insanı etkiliyor.Doya ya gezsenizde yüz ölçümünün çok büyük olmamasından dolayı 1 günde rahatlıkla tadına varabiliyorsunuz keyfini çıkarıcam derseniz 2 gün yeterli olur fazlası sıkmaya başlar.
20150630_131709 by
endoflive, on Flickr
20150630_141446 by
endoflive, on Flickr
IMG_7091 by
endoflive, on Flickr
IMG_7093 by
endoflive, on Flickr
IMG_7095 by
endoflive, on Flickr
IMG_7098 by
endoflive, on Flickr
IMG_7099 by
endoflive, on Flickr
IMG_7100 by
endoflive, on Flickr
IMG_7103 by
endoflive, on Flickr
IMG_7104 by
endoflive, on Flickr
IMG_7111 by
endoflive, on Flickr
IMG_7122 by
endoflive, on Flickr
IMG_7143 by
endoflive, on Flickr
IMG_7144 by
endoflive, on Flickr
Venediğide gezdikten sonra ertesi sabah erkenden yola koyulduk bu sefer yolculuğumuz uzun ve zorlu olacaktı.1 gün içerisinde venedik-Cinque terre-Barselona yapacaktık.Bu güzergah en uzun yolculuğumuz olacaktı kara yolu ile 1350 km gibi bir yolculuk.
En baştan benim hatalı plan yapmam ile venediği İtalyada son sıraya koymuştuk bu da demek oluyor ki bi uçtan diğer uca güzel bir yolculuk olacaktı
Venedikten trenimize binip yola koyulduk Cinque terre denen yere yaklaşık 8-9 saat gibi bir sürede ulaştık.Doğası ile mükemmel bir şehir.
Cinque terre nin İtalyancada ki anlami 5 köy demekmiş ve bu köyler arasında ulaşım tren ile sağlanıyor ve muhteşem bir güzelliğe sahip.Yine internetten okuduğum bilgilere dayanarak ilk köyden (Monterosso) başlayıp diğer köyleri yürüyüş parkurundan gezecektim.İlk köyde önden ufak bir yeme içme fiyat araştırması yapıp buranın daha çok butik işletmelere sahip olduğuna ve fiyatların şişken olduğunun farkına varınca daha fazla zaman kaybetmeden yola koyuldum.
Köyün merkezinden uzaklaşıp dışına doğru çıkmaya başlayınca beni merdivenler karşılamaya başladı duamızı edip suyumuzu içtikten sonra düştüm yola.Merdivenleri çıktıkca bir yenisi peşinden geliyordu daha sonra merdivenler iyice daraldı üzüm bağlarının arasında tırmana tırmana ciddi sayıda merdiven çıktım yaklaşık 500-600 basamaktan fazladır.Şehirde çanta bırakmaya locker bulamadığımdan sırtımda +15kg lık yükle ciddi zorlamaya başlamıştı.Merdivenleri bitirince beni güzel bir tabela karşıladı yol üzerinde su bulunmadığını anlatmaya çalışan bir uyarı ile karşılaştım benimde yarım lt kadar suyum kalmıştı çok problem yapmayıp yola devam etmeyi seçtim ama anladım ki o an hayatımın hatasını yapmışım
Parkurun uzunluğu en baştan yazmıyordu ve yolun yarısına geldiğimde suyum bitmişti saat 3 civarlarıydı ve güneş ciddi anlamda bunaltmıştı ve su kaybım hat safhadaydı.İniş çıkışlı bol merdivenli toprak yollardan ormanlık alanların arasından geçerek diğer köy olan Vernazzanın yoluna koyulmuştum.Hayatımda susuzluk ne demek o zaman anladım köye 200 metre kala ciddi su kaybetmiştim ve bacaklarım titremeye başlamıştı kendime hakim olamıyordum hani derler ya bacaklarımın dermanı kalmadı diye aynen bu deyimi yaşadım
yine 100 küsür bir merdivenlik inişe geçtim 10 merdivende bir dinlenerek 30 dk gibi bir sürede anca aşağıya indim ve bacaklarım hala turmuyordu 2 adım atıp 5 dk dinleniyordum.Meğersem bu parkurun uzunluğu 3,8 km imiş baştan yazsalar böyle bir çılgınlığa kalkmazdım hayatımın en zor dakikalarına kendime yaşatmazdım
Hemen köyün merkezinde beleş çeşmelerden birini bulup ağzımı dayadım 2 lt ye yakın su içmişimdir
Termosumuda doldurup marketten kola alıp kan şekerimi biraz olsun ödüllendirdim.Butik yer olduğundan 330 luk kutu kola bile 1,5 € tuttu.Daha sonra köyü gezip fotoğraflar çektikten sonra geri dönüş arayışına girdim.Ya denizden küçük teknelerle geri dönecektim yada tren ile.
Tekne nin birine yanaşıp fiyat sorduğumda benden 30€ gibi bir fiyat istediler hayırlı işler diyip devam ettim
Hemen koştur koştur tren garına çıktım saat 6 olmuştu güneş batmak üzereydi istasyonda görevli falan kalmamıştı işin ilginç tarafı trenle hangi tarafa gideceğimi bildiren bi yön oku yoktu resmen akşam akşam bana kumar oynattılar
Hemen otomattan 1 duraklık biletimi kredi kartımla 1,5€ ödeyerek satın aldım ve nasıl gideceğimi çözmek için etrafıma sorunmaya başladım kimse oralı olmadı sonra bir amca gördüm oyuncak falan satıyordu bizim pamuk şekercilere benziyor esmer tenli bi dayıya sordum sağolsun gel bende oraya gidiyorum diyip bana yardımcı oldu.Akşam 8-9 gibi monterossora köyüne dönmüştüm ve benim için zorlu olacak 2. yolculuk bu saatten sonra başlayacaktı.
20150701_105138 by
endoflive, on Flickr
IMG_7169 by
endoflive, on Flickr
IMG_7172 by
endoflive, on Flickr
IMG_7175 by
endoflive, on Flickr
20150701_200652-01 by
endoflive, on Flickr
IMG_7182 by
endoflive, on Flickr
IMG_7186 by
endoflive, on Flickr
Barselona Yolu
Telefonumdaki uygulamadan tren saatine bakıp akşam 23:15 e trenini beklemeye koyuldum.Şansıma o akşamda dolunay vardı arkamda keman eşliğinde çalınan güzel parçalar dolunayın denize oluşturduğu yakamız eşliğinde treni bekledim ama aksilik olacak ya tren bir türlü gelmiyordu sürekli geliş saati güncelenip rötar eklenip duruyordu.İşin aksi tarafı gece 1 de Genovadan diğer trene yetişmem gerekiyordu ki istediğim saatte barselonada olayım ama malesef ki tren gece 1 buçuk gibi anca geldi.Hemen atlayıp yola koyuldum ama artık çok geçti Genovada ki tren kaçmıştı bile.Ne yapsam diye düşünürken diğer tren saatlerine bakıp yeniden bir plan yaptım ve gece 2 buçuktan 5 buçuğa kadar boş boş beklemek zorundaydım yada uyumak zorundaydım.
Gözüme betondan bir bankı kestirdim gittim hemen kıvrıldım üzerine çantamı başımın altına aldım uyumasamda gözlerimi dinlendirmeye çalıştım.Benim gibi 2-3 kişi daha banklarda yatıyordu biraz tırssamda dinlenmeye çalıştım.Bir ara araba sesi duydum kafamı bi kaldırdım polisler geziniyordu meğersem tren istasyonun içinde polis bürosu varmış içim biraz olsun rahat etti o ara bi yarım saat gözüm dalmış bi panik oldum ilktten cüzdanı pasaportu kaptırdık mı diye sonra baktım ortan sakin herşey yerinde kalktım ve treni beklemeye koyuldum.
5 buçukta trene biner binmez çantamı yerleştirdim ve ayakkabılarımı çıkarıp karşıdaki koltuğu doğru uzattım ve uykuya koyuldum.Saat 7 gibi sarışın bi kondüktörün dürtmesi ile uyandım Allahım dedim sana geliyorum
Neyse umduğum gibi olmadı biraz İtalyanca söylenip durdu yayılma öyle insanlar gelicek hesabı İnterrail biletima falan baktı onayladıktan sonra ben uyku moduna tekrar geçtim
İtalya sınırına yaklaşırken tekrar tren değiştirdim.Tabi bu arada yine uyumuşum 1 günün yorgunluğu var üzerimde
Bu sefer fransız askerin dürtüklemesiyle uyandım ya sen hayırdır diyemeden pasaportu istedi meymenetsiz herif
Uzattım yeşil pasaportu al dedim gözüne sok
Fransızca birşeyler konuştu yanındaki askerle sonra bana geri iade etti pasaportumu.Fransanın Nice kentinde inip diğer trenime binecektim ama önce rezervasyon yaptırmam lazımdı.Hemen koşup veznedeki bayana yapıştım dedim bilet rezervasyonu lazım ne yapcaz dedim.Önce güldü bi sakin ol dercesine sonra nereye gideceğimi sordu bende Barselona dedim biletimi gösterip yardımcı olmasını istedim.Pc den birşeyler kurcalamaya başladı biraz uzun sürdü o an anladım bir kıllık olacağını ve bana 38,5 € rez parası çıkardı ben tabi bu pavyon hesabı şeklindeki rez ücretini görünce dedim hacım bi incelt şunu öğrenciyiz biz dedim daha ucuzu yok mu dedim yok dedi ya bunu vericeksin yada banliyo trenine bineceksin o da yolu 10 saat daha uzatıyor dedim ver lanet olsun ver.. Aldık biletimizi düştük yollara.
Treni bekledik biraz o arada tren geldi bindik kurulduk oh serin mis gibi
Trenimiz yarı hızlıydı o yüzden koltukları rahattı bu sürede yanımdaki arkadaşlarımla ineceğimiz durağı tartışıyorduk ben şu durakta inicez derken onlar diğer durakta ineceğimizi tutturdular yine.Yine demekrosai oldu onların dediğini yaptık ama ineceğimiz durakta tren durmadı
Yorgunluğun üstüne birde bu şok gelince tutuştuk tren bizi bir durak sonra indirdi geri dönmemiz lazım bir sonraki tren 1 saat sonra kalkacaktı.Tren saatlerine baktığımızda ters yönde ilk tren 1 saat sonra görünüyordu ki bizi bu yetiştirmeyecekti.
İstasyonun otopark kısmında gözüme bir taksici kestirdim takside 2012 e200 dü siyah rengiyle ateş ediyordu içimden bu bizi kesin öper diyordum ki yanıltmadı da
Diğer istasyon 35 km ilerideymiş bizden 50€ para istedi zaten bilete bi dünyanın parasını vermişim yorgunum uykusuz dalacaktım dayıya
Biz yine kendi aramızda tartışırken fransız bi abi bize yanaşıp bir sorun var mı diye sordu bizde yok dedik daha sonra kafada bir ampül yandı
Abi otoparktaki arabasına yöneldiğini görünce koşturdum peşine dedim bizim bu trene yetişmemiz lazım elimdeki biletleri gösterdim nasıl yardımcı olursunuz vs derken daha cümlem bitmeden arabaya binin ben sizi götüreyim dedi zaman kaybetmeyelim dedi.Hayvani bir şekilde abi senin daş..... yerim dedim Türkçe bir şekilde Allahtan anlamadı
Bindik arabaya bize kaptan pilot gibi anons geçti yolculuğumuz 40 dk sürecek ucu ucuna yetişiriz hızlı gitmeye çalışıcam dedim kemerlerimizi falan taktırdı düştük yola
Otobanda tokatlaya tokatlaya 110-120 gitti içimden diyorum dayı bas şuna yetiştir bizi o da anladı heralde yolda radar olduğunu takip ettiklerini o yüzden hız yapamadığını söyledi yetiştiricem siz merak etmeyin diyerek yeniledi.Daha yolun yarısına gelmeden abinin birde benzin lambası yandı aha dedim sı.tık
Neyse umursamadı devam etti bi yerden muhabbet ediyor şehri tanıtıyor falan ben oralı değilim tabi kıçımdan nefes alıyorum
Öyle goy goy yapa yapa getirdi bizi sağolsun.Bizi bu şekilde istasyona kadar getirdi teşekkür ettik bize birde su hediye etti siz gezginsiniz lazım olur diye marsilyanın suyuymuş içince beni hatırlarsınız dedi.Bolca dua edip koşturarak peronu bulduk trene 5 dk kala yetiştik güzel bir aksiyon olmuştu bizim için
Marsilyadan-Montpelliere geçtik ordan son trenimize aktarma yapıp akşam 9 gibi Barselonaya ulaştık.Gardan çıkar çıkmaz yönümüzü bulmak için bakınırken 3 kişilik bir Türk gence denk geldik ellerindeki haritadan bize gideceğimiz yeri tarif ettiler.Daha sonra bi 15 dk metroyu bulmak için uğraştık daha sonra metroya binip kalacağımız hosteli bulmaya çalıştık akşam saat 10 olmuştu ve bir an önce hosteli bulup uyumak istiyorduk.Biraz sokaklar arasında kaybolduktan sonra hosteli bulduk.İhtiyar bi teyze bizi karşıladı rezervasyonumuz olduğunu söyledim ingilizce bilmiyordu bana İspanyolca birşeyler anlatmaya çalışıyordu yerinin olmadığını anlatmaya çalışıyordu Tabi benim şarteller attı dedim teyze ne diyon saat 10 olmuş elimde rezervasyonum var nasıl yerin olmaz.Sonra tırstı teyze gitti eşini uyandırdı Pc den birşeyler çıkardılar sonra anlaştık ki benim kredi kartımın limiti dolmuş bundan dolayı parayı çekemedikleri için odayı başkasına satmışlar.Sonra yumuşadım tabi
Bize yardımcı ol teyze dedim nerde kalıcaz hesabı yaptım başka bir hostelin adresini verdi orayı aramaya koyulduk.Ordaki teyzede değişik bir tipti Allah korusun gece görsen aklın gider
İlkten bi tırstım ikinci bomba da burda oldu teyze İngilizce bilmiyor bizden birşey istiyo ama derdini anlatamıyor takvimi gösteriyor falan dedim 3 gün kalcaz işte elimle gösteriyorum yok analaşamıyoruz
Sonra kimlik falan gösterince ayıktım doğum tarihimi soruyormuş
Pasaporttan gösterdim işlemlerimizi tamamladık daha sonra teyze odaya ek yatak attı vurduk kafayı yattık.