Arkadaşlar, güzel temennileriniz ve yorumlarınız için hepinize tek tek teşekkür ederim.
Bugün Makedonya'nin kuzeyindeyiz.
KALKANDELEN (TETOVO)
Güne, başkent üsgüpten yaklaşık 35 dakika uzakliktaki kalkandelen gezisiyle basliyoruz.
Yaklaşık 8 gündür vatan toprağı dışındayım. Ama bugün sanki Türkiye'nin bir şehrindeymiş gibi hissettim kendimi.
Nüfusunun çoğu müslüman Türk ve Arnavutlardan oluşan bu güzel şehir, yaklaşık 600 yüzyıl ecdad tarafindan yönetilmişti.
Bugün gezdiğim bu topraklarda insanlarin birbiriyle Türkçe konuştuğunu görmek, bizim Turkiye'den geldiğimizi öğrenince gülerek bizleri ne kadar sevdiklerinden bahsetmeleri, insanda farkli duygular uyandırıyor.
Gezdiğimiz bazı yerlerde Türkiye ve Arnavutluk bayraklarini yan yana görüyoruz.
Girdigimiz bir dukkandaki arnavut asıllı kardeşimiz, Turkiye'de bir süre tedavi gördüğünden bahsediyor. Bize "Biz ayni milletiz" diyor. 600 yüzyıl boyunca bu toprakları batılılar gibi sömürseydik, bu kadar içten bir ilgi görür müydük acaba?
İlk olarak harabati baba tekkesine giriyoruz. Aslen bir bektaşi tekkesi. Kuruluşu 1538'e kadar gidiyor.
(Girişte büyük bir Türk bayrağı göze çarpıyor)
Tekkenin hikayesi şöyleymiş. Kanuni nin sadrazamı Server Ali Paşa, gördüğü bir rüya üzerine devlet işlerini bırakıp Hacı Bektaş Veli dergâhında dinî hayata geçmek için padişahtan izin istemiş
Bu kararına şaşıran Sultan Süleyman “Sen sersem mi oldun? Vezîrlik bırakılır da orada Dervîşlik mi yapılır” deyince, “Kabûlümdür Sultânım, varsın bana Sersem Alî desinler. Fakir müsaadenizi ricâ ederim”, diye cevap vermiş ve padişah da izin vermiştir.
Kalkandeleni bir sefer dönüşü görüp çok beğenen Ali Paşa tekkesini kuruyor. En yüksek devlet makamını bıraktığı için de, Sersem ali baba tekkesi adını alıyor. Onun ölümünden sonra yerine geçen harabati baba, tekkeyi dergaha dönüştürüyor ve dergah onun adıyla bu zamana kadar anılıyor.